2014'e merhaba derken...

 yeni yılda sevdiklerinizle güzel yolculuklar yapmanızı dilerim...

                                                                                                                                       
Deniz ile Devr-i Alem henüz birinci seneyi bile doldurmadı, ilk yazımı Mart ayında yayınladım. Bu kısa sürede 8 ülkede bir çok ilginç bölge, şehir, ada, kasaba dolaşıp, tapınaklardan, müzelere, su kanallarından plajlara  gezilerin tüm renklerini aktarmaya çalıştım. İnşallah yeni yılda çok özel rotalarla devr-i alem'e devam edeceğim.

İçerik  olarak daha zengin bir blog için çalışmaya devam ediyorum. Bu konuda sürprizlerim de olacak... Seyahatlerde keşfettiğim lezzet duraklarını, ülke mutfakları  ve yöresel lezzetleri daha fazla göreceksiniz, belki biraz tarih, biraz da masal... bolca resim... 

Yeni yılda gastronomi odaklı geziler artarken,  restoran ve mekan değerlendirmeleri ve tavsiyeler daha ayrıntılı olarak yer alacak. 

2014 hepinize mutluluk ve sıhhat getirsin, keşiflerin ve yeni heyecanların yılı olsun. 

Yolunuz açık olsun her zaman... 

                                                                                                                                                         Deniz 

Phuket Notları II: Phi Phi Adaları

Tayland'ın en büyük adası olan Phuket, ülkenin en çok ziyaret edilen 3. bölgesi. Bangkok ve Chiang Mai ise ilk iki sırada yer alıyor. Bu sıralama zaten doğal olarak tahmin edilebilecek bir sonuç, Phuket'in tüm dünyadan turistleri ve gezginleri bir mıknatıs gibi çeken doğal zenginlikleri büyük bir turizm endüstrisinin çarkını döndürüyor. Halkın büyük çoğunluğunun geçimi dolaylı yoldan bile olsa turizme bağlı. Burada İngilizce bilmeyen kimse yok gibi, gençler Amerikan markaları giyiyor, günlük yaşam alışkanlıkları değişmiş, fast food yaygınlaşmış, kısaca Phuket'de etnik özelliklerini oldukça yitirmiş bir halk gördüm. Ancak daha sonra, başta varlıklarından bile haberdar olmadığım Phuket Müslüman toplumunu keşfettim. Onların geleneklerine, dinine bağlı, üretken ve çalışkan insanlar olduğunu duyunca memnun oldum. Nüfusun % 30'unu oluşturan Müslüman halk, Phuket'de hayvancılık ve tarım, Phi Phi ve diğer adalarda ise turizm ile geçimini sağlıyor.

Phuket Notları I: Phang Nga Körfezi ve James Bond Adası

Hayalleri süsleyen beyaz kumlu plajlar, palmiyeler ve muhteşem turkuaz deniz.... Bunların hepsi Maldivler, Seyşeller ve Tayland gibi adresleri işaret ediyor. Tayland zaten her gezginin rüyası, hele bir de güney'e sahillere, adalara doğru inerseniz bambaşka bir Tayland karşılayacak sizi, gezmelere doyamayacaksınız.  Aslında gezmek başka, tatil başka benim için... Tatil kavramında keşfetmenin, iz sürmenin, yorulmanın pek yeri yok. Ama gezgin ruhumla yola çıktığımda ardından bir "tatil"e çıkacak kadar koşuşturduğum, yorulduğum oluyor, yine de her şeye değiyor bu yorgunluk, gezdikçe kendimi iyi hissediyorum, yeni insanlar, yeni kültürler derken limitlerimi keşfediyorum yeniden... 

Bu yaz Tayland seyahatinde değişik bir kültürü keşfetmek/anlamak adına fiziksel şartlarımı da zorlayarak güzel bir yolculuk yaptım. Son bir kaç günü geçireceğimiz Phuket'de biraz rahatlatıcı bir şeyler yapayım, şöyle bir bırakayım kendimi, deniz-kum-güneş üçgenine takılayım, tam bir turist gibi gezeyim istedim. İnternete girmeden, tembelliğin dibine vurarak...

PAELLA VE VALENCIA: BİR YEMEK MASALI

Valencia demek portakal ve paella. Valencia demek güneş ve deniz. Nereden bakarsanız o... Sonbahar'da güneşin ışıkları içimizi hala ısıtırken, portakal bahçeleri boyunca ilk önce biraz batıya, sonra biraz da güneye doğru aylaklık yaparak gezmek, yörenin muhteşem yemeklerinin, tatlılarının, şaraplarının keyfine varmak, tüm yaptığımız bundan ibaret. Valencia güneşini, suyunu, bereketli topraklarını sunuyor şanslı insanlarına, onlar da bu eşsiz malzemeleri  bir araya getirip bir yemek masalı yazıyor, adı pirinç. adı balık. adı safran. adı fasulye. adı biber. Adı Paella.

TOKYO'DAN NARA'YA JAPONYA IV. NARA

Japonya yolculuğumun son durağı Nara oluyor. Küçük ve sevimli, tarihi bir Japon şehri burası, nüfusu 400 bin civarında, sokaklar şimdiye kadar gördüğüm yerlerle kıyaslanamayacak kadar boş. Her ne kadar Higashimuki-kitu alışveriş caddesi epey renkli bir yer olsa da, Nara daha çok tarihi eserleriyle ve parklarıyla hatırlanacak bir yer. Todaiji tapınağı ve Nara parkı adeta şehrin simgeleri. Todaiji ve diğer  Nara tapınakları "Nara'nın tarihi eserleri" başlığı altında UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor.

TOKYO'DAN NARA'YA JAPONYA III. KYOTO

Kyoto sokaklarında.

Kyoto şehri Japonya seyahati için olmazsa olmazlardan biri. Kyoto'nun bize anlatacağı o kadar çok şey var ki, gezdikçe yavaş yavaş kulağımıza fısıldıyor. Parklarda, tapınaklarda, çay evlerinde yüzlerce yıllık hikayesini görerek- hissederek öğreniyorsunuz. Bu tarihi şehirde Tokyo ve Osaka'dan çok daha fazla eser bu güne kadar korunabilmiş. Bu yüzden UNESCO dünya mirası listesinde toplam 17 tarihi anıt ile yer alıyor, bu yüzden Kyoto'ya iki gün ayırmanızı tavsiye ederim.  

TOKYO'DAN NARA'YA JAPONYA II. OSAKA

Tokyo'da ilk şaşkınlığımı attıktan sonra artık Japonya'nın ikinci büyük kenti Osaka için hazırım. Tokyo ile Osaka arasındaki en uygun yol "Nazomi Süper Ekspres" treni, yaklaşık 2,5 saat sürüyor yolculuk. Tren son derece rahat, yolculuk sırasında çeşitli içecek ve sandviçler satan sevimli bir genç kız kompartımanları dolaşıyor. Hemen herkes bir şeyler alıyor, daha çok çikolata.

Tokyo - Osaka nazomi Ekspres 

TOKYO'DAN NARA'YA JAPONYA I. TOKYO

Ultra modern bir kent. Eğer dünyada bu tanımı hak edecek bir kaç şehir var ise bunlardan biri muhakkak Tokyo olmalı. İtiraf etmeliyim ki sakin ve sevimli şehir Nara, büyük ve canlı Osaka ve tarihi Kyoto beni Tokyo'nun yarısı kadar bile yormadı. Tokyo'da bir gezginin hayal edeceği her şeyi buldum. İnsanları, binaları, olan biteni, bütün o koşuşturmayı ve hareketi, ayrıntıları kaçırmadan seyretme telaşından pek çok an'ı fotoğraflamayı unuttum.  Gezdim, gördüm, hayran oldum, şaşırdım, bazen bunaldım, çoğu zaman sevdim, bir uçtan diğerine savruldum.

 SHIBUYA

BANGKOK TAPINAKLARI

Egzotik uzakdoğu şehirleri... kim merak etmez ki onları... Çocukluğumda TV'de seyrettiğim filmlerde Bangkok, Shanghai, Hong Kong gibi yerlerde geçen sahnelerde pür dikkat kesilir, konudan tamamıyla kopardım. Yıllar geçtikçe daha fazla bilgi sahibi oldum kitaplardan, filmlerden, gidip gelenlerden. Tayland seyahati her zaman aklımın bir köşesindeydi, bu seneye nasip oldu.

DENİZ'İN SİNGAPUR REHBERİ

Singapur her zaman hakkında bir şeyler duyduğum, merak ettiğim bir yer olmuştur. Hatırladığım kadarıyla bir yazıda sadece zenginler için dizayn edilmiş yapay şehirlerden biri diyordu, yani Dubai gibi. Bir başka kaynakta ise finans dünyasının sıkıcı mega kentlerinden biri olduğu iddia ediliyordu. Genel olarak hepsinin birleştiği nokta, Singapur'un uzakdoğunun refah düzeyi en yüksek şehri olduğu idi. Artık Singapur beynimde New York tarzı bir gökdelen kalabalığı ve yüzlerce alışveriş merkezinden oluşan bir şehir olarak yer etmişti.  Derken Tayland gezisinin Singapur Hava Yolları ile gerçekleşeceği netleşince, bu ilginç şehri, daha doğrusu "şehir ülke"yi keşfetmek bana da nasip oldu. 

Singapur gökdelenleri...

CENNETTEN BİR KÖŞE: SAN SEBASTIAN

Donostia-San Sebastian  Playa de la Concha...
Deniz yükselmeye başlıyor...Tertemiz kumlu geniş  plajdaki
gel-git olayı ayrı bir güzellik katıyor buraya...

Gezdiğim gördüğüm yediğim içtiğim yerleri anlatmayı çok seviyorum. Seyahat tutkum paylaştıkça artıyor, yeni hayaller kuruluyor, bazen daha dönüş yolunda bir sonraki rota belirleniyor. Tam üç yıl önce Avrupa'da en sevdiğim ülkelerden olan İspanya'yı gezerken öyle bir yer keşfettim ki adeta aşık oldum, tekrar tekrar gideyim, sadece ben bileyim istedim, koca dünya biliyor da sanki Türkler mi bulamayacak eğer ben anlatmazsam, saçma tabi, ama öyle garip bir his bu, saklamak istiyorsun, kıskanıyorsun, herkes koşarak gider de tüm sihiri kaybolur diye.

Nedense bu yaz ikinci ziyaretimden sonra paylaşmaya ve tüm riskleri göze alarak (!) anlatmaya, övmeye karar verdim, zaten Kuzey İspanya gezimin tüm duraklarını bir bir anlattım, San Sebastián'dan bahsetmezsem eksik kalacaktı, ayrıca malumunuz THY'nin Bilbao uçuşları başladığından beri bu bölge çoktan yakınlaştı bile! 

San Sebastián benim için "tüm duyulara hitap eden bir güzel": harika incecik kumlu plajları, 70'li yıllardan beri hiç değişmemiş gibi duran apartmanları ile sahil şeridi, her bir sokağında ayrı bir lezzet keşfi saklayan "Parte Vieja" yani eski şehir; hepsi birbirini tamamlıyor. Denizden gelen mis gibi iyot kokusunun bahçelerdeki çiçeklerin kokularına karıştığı, yaz-kış sahilleri döven hırçın dalgaların sesiyle güne uyanan, yemek-içmek için yaşayan keyif insanlarının diyarı.

HELSİNKİ, PORVOO,TUUSULA: FİNLANDİYA TATİLİ

Tervetuloa! yani hoşgeldiniz!  Belki binlerce kez hoşgeldiniz sözünü duymuş olabilirsiniz, ama bir Finli size hoşgeldiniz derken sanki kelimenin içeriği başka bir hale bürünüyor, içten bir gülümseme, gözlerinizin içine bakmaktan çekinmeyen, iyimser ve pozitif bir tavır insanı sıcak bir dalga gibi sarıp   sarmalıyor, ister istemez yüzünüze kocaman bir gülümseme oturuyor. İşte burada, Finlandiya'da geçen bir kaç günümün her anında hissettiğim mutlulukta ülkenin güzel doğasının ve yemeklerinin payını inkar etmesem de gördüğümüz sıcak karşılama ve ağırlamanın en büyük etken olduğunu biliyorum. Finlileri çok sevdim. Bir adres sorduğunuzda neredeyse kapısına kadar götürmelerini, alçakgönüllü ve pozitif tavırlarını.

Helsinki Liman

KUZEY İSPANYA IV: KASTİLYA VE LEON BÖLGESİ

Kuzey İspanya'yı keşfe devam... Asturias (Asturya) ve özellikle Oviedo bizi tam anlamıyla mest etti, artık çıta bir kere yükseldi, herhalde kolay kolay hiç bir yer bizi çok fazla etkilemez diye düşünüyorduk ama yanılmışız. Kastilya Leon (Castilla y Leon) topraklarında yol alırken ufku kaplayan sıradağlar, yeşilin az olduğu, kayalık topraklar beni ürküttü ilk önce, sanki otoyolda tek başımıza gidiyorduk. Bir süre daha devam etti bu durum, yol bazen dağların arasına girdi, tüneller birbirini kovaladı,  tek tük araba ve kamyon görmeye başladık, yavaş yavaş bitki örtüsü güzelleşti, dağlar yeşillendi, kısa bir süre sonra bölgenin en büyük şehri Leon'a geldik.

ALAÇATI: MORE THAN SURFERS' PARADISE

We have been watching surfers for hours sitting here at one of the best beaches in Aegean coast of Turkey. I like watching them, that's all. Having tried once years ago, I've decided that it's not my thing. My husband is the real " all sports guy" in the family, especially he likes water sports. Here in Alaçatı (also named as Agrilia  or Alatsata), the weather is always windy making it ideal for surfing.
Today it is widely known as  "windsurfers' paradise". Some excellent surfing schools are located in the area. Both kids and grown ups take courses on daily and weekly basis.

KUZEY İSPANYA III: ASTURIAS

GIJON - ASTURIAS 

Bilbao'da başlayan kuzey İspanya gezimize devam ediyoruz.  Cantabria bölgesinin verimli topraklarından Asturias'a gelirken pek fazla şey değişmedi, yine ormanlar, yemyeşil tepeler ve akarsular gördük.  Denizden sadece bir iki saat uzaklıkta olan Oviedo şehri ilk durağımız olacak,  2.gün  sahil şehri Gijon bizi bekliyor, kaynaklarım Gijon için bir kaç saatin yeterli olduğunu söylüyor, bu yüzden burada konaklama yapmadan  Castilla ve Leon'a devam edeceğiz.

KUZEY ISPANYA II. CANTABRIA VE SANTILLANA DEL MAR

Kantabriya kırsalı tam bir cennet!

Yoldayız. Bask toprakları geride kalmaya başladı, artık iki dildeki tabelalar bitiyor, sadece İspanyolca konuşuluyor buralarda, Kantabriya (Cantabria) İspanya'daki özerk bölgelerin en küçük olanlarından biri, konum olarak Asturya (Asturias) ile Bask bölgeleri arasında yer alıyor, güneyinde ise  Kastilya Leon (Castilla y Leon) bulunuyor.

Yemyeşil bir doğanın içinde serpiştirilmiş gibi duran köylerin, kasabaların arasından geçiyoruz. Kantabriya'da kışlar bol yağmurlu olup, yazlar çok sıcak geçmiyor.  Biscay körfezi ile Kantabriya dağları arasındaki bu verimli topraklarda tarım ve hayvancılık yapılıyor.

ARÇELİK GASTRO İSTANBUL: 3.GÜNÜN ARDINDAN...

"Arçelik Gastro İstanbul" festivalinin bugün 3.günü...Öğle üzeri başlayan muhteşem bir boğaz turundan sonra tekneden iner inmez festival için yola koyuldum. Cumartesi gününün malum trafiği ve İnönü stadında son maçın oynanacak olması sebebiyle Küçükçiftlik Parkına giden yol tamamıyla tıkanmıştı.   "Yeni Anadolu Mutfağı"  konuşması başlamıştı ben salona girdiğimde,  arkada ayakta dinleyenlerin arasına katıldım, Mehmet Gürs'ün kendini dinlettiren konuşması ve konuya hakimiyeti benim için güzel bir deneyim oldu.  

ARÇELİK GASTRO İSTANBUL: 2.GÜNÜN ARDINDAN...

Bu gün "Arçelik Gastro İstanbul"da 2. gün... kısa bir süredir devam ettiğim bir hobi kursunun gününe denk geldiği için bu sefer Küçükçiftlik Parkı'na ulaşmam saat 16:00'yı buldu, eşim ve arkadaşımız daha önceden gelmişler, kahvelerini bile içmişler beklerken, ben daha kapıdan girer girmez düne nazaran daha kalabalık bir topluluk gözüme çarptı, saat 15:00- 16:00 arasında yapılacağı duyurulan  Refika Birgül' ün "Refika ile mucize lezzetler" etkinliğine oldukça geç kalmama rağmen, büyükçe bir tepsi "sebzeli tepsi kebabı"nın  hanımlar tarafından küçük çapta bir izdihamla paylaşımına yetişebildim. Arçelik standında yarın ve Pazar günü "Refika ile mucize lezzetler" etkinliği devam edecek, TV programından kendisini takip eden hanımların aynı ilgiyi göstereceklerine eminim. 

ARÇELİK GASTRO İSTANBUL : İLK GÜNÜN ARDINDAN...

Gurme gözüyle yazmak benim için blogumun en zevkli uğraşlarından biri olacak sanırım, yurt dışında olduğu kadar, kendi şehrimde ve ülkemde de yeni tatlar, yeni mekanlar keşfederek sizlerle paylaşmak beni mutlu edecek,  herkes gibi bende o güzelim zengin mutfağımızın  dünyada değerini bulacağı günleri sabırsızlıkla bekliyorum.  Bu yüzden daha ilk haberini aldığımda "Arçelik Gastro İstanbul "   beni epey heyecanlandırdı. Coşkulu bir şekilde twitter'da duyurduğum etkinliğin tam bir festival havasında geçeceğini canı gönülden diliyordum. O yüzden dokuz mayıs'ı  sabırsızlıkla bekledim,  nihayet beklenen gün geldi ve tüm işlerimi bir kenara bırakıp Küçükçiftlik parkına doğru yola çıktım. Hava biraz soğuk ve her an yağmur yağabilir ama amatör bir gurmeyi hiç bir şey durduramaz. Şemsiyemi alıp, oğlumla buluşmak üzere yürüyerek etkinlik alanına geldim, trafik perşembe- Cuma demiyor, malum hep yoğun, bekledim onu yarım saat, bu arada gelen gideni inceledim. Sanırım ilk gün olduğundan ortam biraz sakindi, ama akşam üzeri daha fazla ziyaretçi olacaktır.

KUZEY İSPANYA : ASTURIAS, CANTABRIA, CASTILLA LEON VE BASK BÖLGESİ

Guggenheim müzesi - Bilbao

İspanya gerçekten Avrupa coğrafyasındaki en güzel ülkelerden biri.  Güneyde Akdenizin ılık suları, kuzeyde Atlantik okyanusunun hırçın dalgalı sahilleri dünyanın her yerinden insanlara cazip geliyor. Ülkemizde de çoğumuzun  en çok görmek istediği  ülkelerin ilk beşinde İspanya muhakkak yer alır. Son zamanlarda başta Barcelona olmak üzere, Madrid, Sevilla, Granada, Toledo ve Valencia şehirlerini kapsayan tur programlarının  çabucak dolduğunu görüyoruz. Ailecek biz de bu şehirleri ve civarını severek gezdik.  İspanya'nın simgeleri olarak düşünülen kat kat kırmızı elbiseleriyle dans eden flamenko dansçılarının şovlarını izledik,  lezzetli "paella" ve "tapas"lar yedik, şallar ve yelpazeler aldık, sıcak ve nemli havanın hem keyfini hemde cefasını yaşadık. En son oğlumla Barcelona'ya gittiğimde (daha önce yazdığım Pireneler gezisinin devamında) bana dedi ki: "annecim İspanya'yı da bitirdin sayılır! " gülüştük o zaman, ancak ben tekrar buraya gelmek ve yepyeni keşifler yapmak için planlarımı yapmaya başlamıştım bile. nereye mi? Yeşilin her tonunun ovalara, vadilere, ormanlara hakim olduğu; sahillerde mavilerle buluştuğu bambaşka bir İspanya: Asturias, Cantabria, Castilla Leon ve Bask (Asturya, Kantabriya, Kastilya Leon ve Bask )

Münih seçkisi: Gurme mabedi Dallmayr, Bavyera klasiği Ratskeller ve şehrin hip mekanı Brenner Grill

Almanya malumunuz gastronomi dünyasının odağında olan bir ülke değil; yemekleri, meşhur restoranları ve tanınmış şeflerinden ziyade muhteşem doğası ve tarihi şehirleri ile bilinir. Eğer bir gün yolunuz Münih'e düşerse farklı ve güzel bir Alman şehriyle karşılaşacaksınız. Tekrar gitmeyi isteyeceğiniz bir kaç Alman şehrinden biridir burası...

Münih "München" Bavyera bölgesinin kalbidir, kilometrelerce uzanan ormanların, mükemmel bir doğanın ortasında  tarihi binaları, müzeleri, geniş bulvarları, meydanları ve  bahçeleri ile huzurlu bir şehir, her mevsim ayrı güzel Münih'te! Noel zamanı Marienplatz'da sıcak şarap içerken, Nisan'da laleler ve her çeşit çiçek meydanları doldururken, sıcak yaz akşamlarında bira bahçeleri tıka basa dolduğunda... her gidişimizde ayrı bir keyif aldık.

Toulouse’dan Homps’a Canal- du -Midi: Midi-Pyrénées bölgesinde huzur dolu yolculuk

Güneybatı Fransa’dayız. Midi-Pyrénées bölgesi Fransa’nın 26 bölgesinden en büyük olanı. Bu güzel bölgede tarihi şehirler, kaleler, ormanlar, nehirler ve tarihi su kanalları karşılıyor bizi. Burada yeşil var, su var, huzur var. Bugün sizi Toulouse’dan başlayıp “Canal du Midi ” boyunca yol almaya, tarihi kale şehir Carcassonne’da bir mola verdikten sonra Homps’a, Auberge de L’Arbousier’in bahçesinde, hemen kanalın kıyısında öğle yemeğine davet ediyorum.

Gurme Gözüyle: Başlarken

Ruen, Fransa "Makaron cenneti" 

Gezmek görmek pek güzel ama bir de yemek içmek var elbette, seyahatlerimde bulunduğum yörenin, şehrin, ülkenin insanları ne yer, ne içer, hangi baharatları kullanır, restoran, kafe kültürü nasıldır, en sevilen yemekleri nelerdir, bunları da merak eder, elimden geldiğince deneyimlerim.  Bu konuda sizlerle paylaşacaklarım işte bu sayfalarda yer alacak.