Kyoto sokaklarında. |
Çevresiyle birlikte 1,5 milyon nüfuslu bir şehir olan Kyoto, 794 -1868 yılları arasında Japonya'nın başkenti olmuş. Günümüzde Japonya'da en fazla turistin ziyaret ettiği şehir olma yolunda hızla ilerlediği söyleniyor. Muhteşem bir doğanın, bahçelerin, küçük şelalelerin ve göllerin arasına serpiştirilmiş güzel ve zarif tapınaklar. Geleneksel mimariden uzaklaşmayan güzel evlerin bulunduğu mahalleler. Şırıl şırıl akan sular. Her şeyiyle güzel bir şehir.
Kyoto söz konusu olduğunda pek çok kişinin aklına gelenlerden ilki muhtemelen geyşalar oluyor. Geyşa konusu aslında yüzlerce sene öncesine dayanan köklü bir gelenek, çok eski bir kurum. Çok eski tarihlerden beri varlığını sürdüren geyşa okullarının bulunduğu Gion, geleneksel ahşap evleriyle ve dar sokaklarıyla tarihi bir bölge. Gördüğüm kadarıyla turistlerin bir kısmı buraya gerçek bir geyşa görmek umuduyla geliyor. Uzun süre sabırla bekleyenler oluyormuş. Ben ise cılız bir şekilde akan suyun üstünde kurulmuş olan tahta köprüde durup etrafımı seyrediyorum, sonbahar yapraklarının harika bir fon oluşturduğu son derece sessiz bir yerdeyiz, suyun her iki tarafında da tek katlı eski evler sıralanmış. Bunların bir kısmı geleneksel çay evleri, bazıları geyşaların misafirlerini kabul ettikleri evler. Bu geleneksel sisteme bir yere kadar saygı duyuyorum ama normal bir yaşam kurup, çoluk çocuk sahibi olamayan hemcinslerime hüzünlenmemek elde değil.
Gion'da küçük bir tapınak |
Gion'un dar sokakları. |
Biliyorsunuz geyşalarla ilgili rivayet çok; ben meraklı bir insan olarak, tanışıp biraz sohbet ettiğim Kyoto sakinlerine bu konuyu sordum. Hepsinin istisnasız önemli bir itirazı var, her şeyden önce Japonlar Japonlar ve özellikle Kyoto halkı "Geyşa" sözüne son derece sinir oluyor, "Geiko" denmesi gerektiğini söylüyorlar, yeni eğitimini bitirmiş olanlara ise "Meiko. Bu bilgiyi aldıktan sonra sormaya devam ediyorum.
geleneksel kıyafetiyle bir "Geiko" |
Sorularım ve cevaplar: Bir genç kadın niçin /nasıl geiko olur? Öksüz kız çocukları küçük yaşta "geiko" olarak yetiştirilmek üzere seçiliyor, elbette en güzel, en zarif görünüşlü olanları. Sonra güzel sanatlar, müzik, edebiyat gibi konularda yetiştiriliyor. Zamanı geldiğinde "meiko" olarak çıraklık diyebileceğimiz bir dönem başlıyor. Yüzlerini niye kireç gibi beyaza boyuyorlar? Eski zamanlarda elektrik olmadığı için yüzlerinin iyi görünmesi için beyaza boyuyorlardı, sonra bu bir gelenek olarak devam etti. Herhangi bir kişi bir Geiko ile tanışabilir mi? Her hangi bir insanın bir Geiko ile tanışması ve onunla vakit geçirmesi mümkün değil. Zaten müşterileri son derece önemli mevkilerdeki kişiler, dediler. Geiko evlenebilir mi? Evet ama ancak yaşlandığı zaman evlenebilirmiş.
Gion'da biraz dolaşıp, tapınakları ziyaret etmek üzere yola çıkıyorum. O gün en az on tane kimonoluya rastladık ama bir geiko görmedik. Ancak yeni arkadaşlarımdan biri bana yukarıdaki fotoğrafı hediye etti.
KİYOMİZU-DERA (SAF SULAR) TAPINAĞI (OTOWASAN KİYOMIZU-DERA)
Kiyomizu "saf su" anlamına geliyor. Kiyomizu-dera Budist tapınağı Kyoto'da en fazla ziyaret edilen yerlerden biri, Higashiyama bölgesinde pek yüksek olmayan bir dağın (Otowasan) yamacında yer alıyor. Her iki tarafında hediyelik eşya/geleneksel tatlılar satan dükkanlarla dolu uzun ve dik sokağı tırmandıktan sonra tapınağın merdivenlerine ulaşıyorsunuz. Kıpkırmızı rengiyle ilk gözünüze çarpan tapınak kapısı olarak nitelenen Nio-mon oluyor. Ana bina Hondo, 1633 yılında III.Tokugawa tarafından yeniden inşa edilmiş. 139 adet sütun üzerine inşa edilen bu ahşap binanın şehir manzarasına hakim terasının yerden yüksekliği 14 metre civarında. Ana holün altında bulunan Otawa şelalesi suları bir kaç kanaldan bir gölete akıyor.
Bir hikayemiz var buraya dair: Japonca'da "Kiyomizu'dan atlamak" diye çevirebileceğimiz bir söz var. Tuhaf biraz, riskli olaylar için söylenen bir söz. Edo periyodu sırasında geçerli olan inanışa göre eğer bir kişi buradan atlar ve hayatta kalır ise, dilekleri gerçekleşir. Söylendiğine göre o zamanlarda atlayan 200 küsur kişiden % 85'i kurtulmuş. Elbette şimdi böyle bir şeye izin verilmiyor.
Bir hikayemiz var buraya dair: Japonca'da "Kiyomizu'dan atlamak" diye çevirebileceğimiz bir söz var. Tuhaf biraz, riskli olaylar için söylenen bir söz. Edo periyodu sırasında geçerli olan inanışa göre eğer bir kişi buradan atlar ve hayatta kalır ise, dilekleri gerçekleşir. Söylendiğine göre o zamanlarda atlayan 200 küsur kişiden % 85'i kurtulmuş. Elbette şimdi böyle bir şeye izin verilmiyor.
Nio-mon |
Otowasan tırmanışı |
Nio-mon ve sağında üç katlı Pagoda |
NİNOMARU SARAYI VE NİJO KALESİ
"Nijo kalesi" olarak adlandırılan büyük bir yeşil alan içinde bir çok tarihi yapı, "Ninomaru Sarayı " ve yine eski bir saray olan "Honmaru" sarayının kalıntıları yer alıyor. UNESCO'nun dünya tarih mirası listesine 1994 yılında dahil olan kale kompleksi içinde erik ve kiraz ağaçlarının bulunduğu 27 hektarlık bahçeler yer alıyor.
Nijo Kalesi - Muhteşem giriş kapısı... |
Adı saray olsa da sadece büyük tek katlı bir Japon evi |
Saray deyince hep aklımıza süslü binalar, ihtişam ve zenginlik gelir. Japon saraylarının bunlarla uzaktan yakından hiç ilgisi yok. Ninomaru sarayı da Japon mimarisinin en sade örneklerinden biri.
KİNKAKU-Jİ: ALTIN KÖŞK VE ZEN BAHÇELERİ
Kinkaku-ji yani "Altın Köşk Tapınağı" Kyoto'nun simgelerinden biri. Eski adı Rokuon-ji. Ahşaptan yapılmış bu köşk üç kattan oluşuyor ve son iki katı gerçek altın varakla kaplanmış. Köşkün içinde bulunduğu zen bahçeleri ise ağaçları, birbirine bağlanan gölleri ve yeşilliğin ortasında kıvrılarak yol alan patikaları ile tam anlamıyla cenneti buldum dedirtiyor insana.
Orijinali 1224 yılında dağ evi olarak inşa edilen köşk, Onin savaşında kullanılamaz hale gelmiş ve 1649 yılında yeniden yapılmış. 1950 yılında ise fanatik bir rahip tarafından yakılmış. En sonunda bu gün gördüğümüz köşk inşa edilmiş.
Kyoko-chi göleti Kinkaku-ji |
göletin ortasındaki küçük kayaya tüneyen kuşu görüyorum, sanki bize poz veriyor, en az 10 dakika hareketsiz kalıyor, sanki o da altın tapınağı seyrediyor.
Kinkaku-ji Kyoko-chi göleti |
Kinkaku-ji minik bir adacık daha... |
GELENEKSEL JAPON ÇAY SEREMONİSİ (CHADO)
Japonlar için çay çok önemli, onlar da bizim gibi çaya düşkünler, gerçi Japonların yeşil çayı bizim normalde yaptığımız gibi öyle sık sık içilecek bir şey değil, ama son derece sağlıklı olan yeşil çay belki de Japonların uzun yaşam sırlarından birisi olabilir. Japonlar yeşil çayı yemekten önce ve sonra içtikleri gibi, bir çay evinde ya da birçok Japonun yaptığı gibi kendi evlerinde oluşturdukları bir çay köşesinde keyif içinde içiyorlar. Normal olarak çay seremonisi - Chado ortalama 2 saat sürüyormuş. Günümüzde artık hızlı bir yaşamları olduğu için bütün o rutinleri uyguladıklarını pek sanmıyorum.
Kyoto'daki çay evleri tahmin edeceğiniz üzere epey turistik. Chakai tarzı yani sadece çay ve tatlı ikramı ile sınırlı. Bu ilginç deneyimi yaşamak isteyenler en azından bir kere otantik bir çay evini ziyaret edebilir. Yalnız bu seremonide içilen çay farklı bir çay, üstelik ılık olarak içiliyor, siz ilk yudumu alana kadar bir sürü prosedür uygulanıyor, özel bir aletle çayın karıştırılması ve diğerleri. Çayın yanına eşlik eden tatlı ise daha çok badem ezmesi kıvamında olan hindistan cevizli ya da kestane şekerli tek lokmalık bir tatlı oluyor.
çay seremonisi başlıyor. |
biri hazırlıyor, diğeri misafirlere dağıtıyor. |
Kyoto'da geleneklerine bağlı asil bir kentin tüm güzellikleri var. "İşte şimdi Japonya'ya geldiğimi anladım" dedirtti bana. Eğer soracak olursanız, bu seyahatimde en mutlu anılarım Kyoto'da yaşadıklarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder