Dünyamızı keşfetmeye hazır mısınız? dağlar, ovalar, göller... ülkeler, şehirler, kasabalar... değişik kültürler...
Hepsi bizi bekliyor...

2 Ara 2013

TOKYO'DAN NARA'YA JAPONYA III. KYOTO


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Kyoto sokaklarında.
Kyoto şehri Japonya seyahati için olmazsa olmazlardan biri. Kyoto'nun bize anlatacağı o kadar çok şey var ki, gezdikçe yavaş yavaş kulağımıza fısıldıyor. Parklarda, tapınaklarda, çay evlerinde yüzlerce yıllık hikayesini görerek- hissederek öğreniyorsunuz. Bu tarihi şehirde Tokyo ve Osaka'dan çok daha fazla eser bu güne kadar korunabilmiş. Bu yüzden UNESCO dünya mirası listesinde toplam 17 tarihi anıt ile yer alıyor, bu yüzden Kyoto'ya iki gün ayırmanızı tavsiye ederim.  
Çevresiyle birlikte 1,5 milyon nüfuslu bir şehir olan Kyoto, 794 -1868 yılları arasında Japonya'nın başkenti olmuş. Günümüzde Japonya'da en fazla turistin ziyaret ettiği şehir olma yolunda hızla ilerlediği söyleniyor. Muhteşem bir doğanın, bahçelerin, küçük şelalelerin ve göllerin arasına serpiştirilmiş güzel ve zarif tapınaklar. Geleneksel mimariden uzaklaşmayan güzel evlerin bulunduğu mahalleler. Şırıl şırıl akan sular. Her şeyiyle güzel bir şehir.   

Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Kyoto caddelerinde yemyeşil bahçeleriyle güzel köşkler görüyorum. 

GEYŞA EFSANESİ  

Kyoto söz konusu olduğunda pek çok kişinin aklına gelenlerden ilki muhtemelen geyşalar oluyor. Geyşa konusu aslında yüzlerce sene öncesine dayanan köklü bir gelenek, çok eski bir kurum. Çok eski tarihlerden beri varlığını sürdüren geyşa okullarının bulunduğu Gion, geleneksel ahşap evleriyle ve dar sokaklarıyla tarihi bir bölge. Gördüğüm kadarıyla turistlerin bir kısmı buraya gerçek bir geyşa görmek umuduyla geliyor. Uzun süre sabırla bekleyenler oluyormuş. Ben ise cılız bir şekilde akan suyun üstünde kurulmuş olan tahta köprüde durup etrafımı seyrediyorum, sonbahar yapraklarının harika bir fon oluşturduğu son derece sessiz bir yerdeyiz, suyun her iki tarafında da tek katlı eski evler sıralanmış. Bunların bir kısmı geleneksel çay evleri, bazıları geyşaların misafirlerini kabul ettikleri evler. Bu geleneksel sisteme bir yere kadar saygı duyuyorum ama normal bir yaşam kurup, çoluk çocuk sahibi olamayan hemcinslerime hüzünlenmemek elde değil.


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Gion'da küçük bir tapınak

Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Gion'un dar sokakları.
Biliyorsunuz geyşalarla ilgili rivayet çok; ben meraklı bir insan olarak, tanışıp biraz sohbet ettiğim Kyoto sakinlerine bu konuyu sordum. Hepsinin istisnasız önemli bir itirazı var, her şeyden önce Japonlar Japonlar ve özellikle Kyoto halkı "Geyşa" sözüne son derece sinir oluyor, "Geiko" denmesi gerektiğini söylüyorlar, yeni eğitimini bitirmiş olanlara ise "Meiko. Bu bilgiyi aldıktan sonra sormaya devam ediyorum.

Deniz ile Devri Alem denizmontral.blogspot.com
geleneksel kıyafetiyle bir "Geiko"
Sorularım ve cevaplar:  Bir genç kadın niçin /nasıl geiko olur? Öksüz kız çocukları küçük yaşta "geiko" olarak yetiştirilmek üzere seçiliyor, elbette en güzel, en zarif görünüşlü olanları. Sonra güzel sanatlar, müzik, edebiyat gibi konularda yetiştiriliyor. Zamanı geldiğinde "meiko" olarak çıraklık diyebileceğimiz bir dönem başlıyor. Yüzlerini niye kireç gibi beyaza boyuyorlar?  Eski zamanlarda elektrik olmadığı için yüzlerinin iyi görünmesi için beyaza boyuyorlardı, sonra bu bir gelenek olarak devam etti. Herhangi bir kişi bir Geiko ile tanışabilir mi? Her hangi bir insanın bir Geiko ile tanışması ve onunla vakit geçirmesi mümkün değil. Zaten müşterileri son derece önemli mevkilerdeki  kişiler, dediler.  Geiko evlenebilir mi? Evet ama ancak yaşlandığı zaman evlenebilirmiş.

Gion'da biraz dolaşıp, tapınakları ziyaret etmek üzere yola çıkıyorum. O gün en az on tane kimonoluya rastladık ama bir geiko görmedik. Ancak yeni arkadaşlarımdan biri bana yukarıdaki fotoğrafı hediye etti. 

KİYOMİZU-DERA (SAF SULAR) TAPINAĞI (OTOWASAN KİYOMIZU-DERA) 

Kiyomizu "saf su" anlamına geliyor. Kiyomizu-dera Budist tapınağı Kyoto'da en fazla ziyaret edilen yerlerden biri, Higashiyama bölgesinde pek yüksek olmayan bir dağın (Otowasan) yamacında yer alıyor. Her iki tarafında hediyelik eşya/geleneksel tatlılar satan  dükkanlarla dolu uzun ve dik sokağı tırmandıktan sonra  tapınağın merdivenlerine ulaşıyorsunuz. Kıpkırmızı rengiyle ilk gözünüze çarpan tapınak kapısı olarak nitelenen Nio-mon oluyor. Ana bina Hondo, 1633 yılında III.Tokugawa tarafından yeniden inşa edilmiş. 139 adet sütun üzerine inşa edilen bu ahşap binanın şehir manzarasına hakim terasının yerden yüksekliği 14 metre civarında. Ana holün altında bulunan Otawa şelalesi suları bir kaç kanaldan bir gölete akıyor. 

Bir hikayemiz var buraya dair: Japonca'da "Kiyomizu'dan atlamak" diye çevirebileceğimiz bir söz var. Tuhaf biraz, riskli olaylar için söylenen bir söz. Edo periyodu sırasında geçerli olan inanışa göre eğer bir kişi buradan atlar ve hayatta kalır ise, dilekleri gerçekleşir. Söylendiğine göre o zamanlarda atlayan 200 küsur kişiden % 85'i kurtulmuş. Elbette şimdi böyle bir şeye izin verilmiyor. 


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Nio-mon
Fotoğraf çekmek için harika bir gün, ama o kadar çok kalabalık var ki biraz keyfim kaçıyor. En yukarıya kadar çıkacağımdan şüphe duymaya başlıyorum. Yine de bütün tapınağı göremesem de zarif Pagoda ve tapınak kapısı Nio-mon'un oluşturduğu güzel fotoğraf ve buradaki o mistik hava bile bana yetiyor. 
Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Otowasan tırmanışı
Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Nio-mon ve sağında üç katlı Pagoda
Merdivenleri tırmanıyoruz yüzlerce Japon öğrenci ile birlikte. Zaten Japonya'da okul gezileri çok önemli. Öğrenciler okul gezilerinde yaşadıkları çevreyi, tarihlerini, geleneklerini daha iyi öğreniyorlar, diğer şehirlerden gelen yerli turist sayısı da azımsanacak gibi değil, Japon olmayanlar ilk defa burada azınlıkta kalıyor.


NİNOMARU SARAYI VE NİJO KALESİ 


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com

"Nijo kalesi" olarak adlandırılan büyük bir yeşil alan içinde bir çok tarihi yapı, "Ninomaru Sarayı " ve yine eski bir saray olan "Honmaru" sarayının kalıntıları yer alıyor. UNESCO'nun dünya tarih mirası listesine 1994 yılında dahil olan kale kompleksi içinde erik ve kiraz ağaçlarının bulunduğu 27 hektarlık bahçeler yer alıyor. 


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com

Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Nijo Kalesi - Muhteşem giriş kapısı...
Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Adı saray olsa da sadece büyük tek katlı bir Japon evi
Ninomaru sarayının içini gezerken fotoğraf çekmenin yasak olduğunu öğreniyoruz. Şogun'un elçileri kabul ettiği odalar ve eşlerinin yaşam alanları hepsi harika şekilde resmedilmiş panolarla birbirinden ayrılıyor. Bu arada aynen bizdeki harem olayına benzer bir şekilde bir çok kadının Şogun'a hizmet etmek üzere saraya getirildiklerini, hayatlarının sonuna kadar saraydan dışarıya adım atamadıklarını öğreniyorum. 

Saray deyince hep aklımıza süslü binalar, ihtişam ve zenginlik gelir. Japon saraylarının bunlarla uzaktan yakından hiç ilgisi yok. Ninomaru sarayı da Japon mimarisinin en sade örneklerinden biri. 


KİNKAKU-Jİ: ALTIN KÖŞK VE ZEN BAHÇELERİ 


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot:com

Kinkaku-ji  yani "Altın Köşk Tapınağı" Kyoto'nun simgelerinden biri. Eski  adı Rokuon-ji. Ahşaptan yapılmış bu köşk üç kattan oluşuyor ve son iki katı gerçek altın varakla kaplanmış. Köşkün içinde bulunduğu zen bahçeleri ise ağaçları, birbirine bağlanan gölleri ve yeşilliğin ortasında kıvrılarak yol alan patikaları ile tam anlamıyla cenneti buldum dedirtiyor insana.

Orijinali 1224 yılında dağ evi olarak inşa edilen köşk, Onin savaşında kullanılamaz hale gelmiş ve 1649 yılında yeniden yapılmış. 1950 yılında ise fanatik bir rahip tarafından yakılmış. En sonunda bu gün gördüğümüz köşk inşa edilmiş.  


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com



Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Kyoko-chi göleti Kinkaku-ji 
Altın Köşk Tapınağı hadi gezdik gidelim diyeceğiniz bir yer değil,  öyle güzel ki her şey. Zamanın durmasını istiyorum,  bir kayanın üstünde oturup makinemi bir süreliğine bırakıyorum. Derken 
göletin ortasındaki küçük kayaya tüneyen kuşu görüyorum, sanki bize poz veriyor, en az 10 dakika hareketsiz kalıyor, sanki o da altın tapınağı seyrediyor.

Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Kinkaku-ji  Kyoko-chi göleti 
Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
Kinkaku-ji minik bir adacık daha...
Durgun sudaki yansıma muhteşem, sanki yağlı boya bir tablonun içindeyiz. Çok kalabalık bir topluluk var, çitlerin önünde en iyi resmi çekmek için herkes sırasını bekliyor, çoluk çocuk hayranlık içinde seyrediyoruz. Köşkün parıltısını, sudaki yansımasını, ağaçları, taşları, arada sırada gökyüzünde beliren küçük bulutları... hepsi muhteşem bir uyum içinde.

GELENEKSEL JAPON ÇAY SEREMONİSİ  (CHADO)

Japonlar için çay çok önemli, onlar da bizim gibi çaya düşkünler, gerçi Japonların yeşil çayı bizim normalde yaptığımız gibi öyle sık sık içilecek bir şey değil, ama son derece sağlıklı olan yeşil çay belki de Japonların uzun yaşam sırlarından birisi olabilir. Japonlar yeşil çayı yemekten önce ve sonra içtikleri gibi, bir çay evinde ya da birçok Japonun yaptığı gibi kendi evlerinde oluşturdukları bir çay köşesinde keyif içinde içiyorlar. Normal olarak çay seremonisi -  Chado ortalama 2 saat sürüyormuş. Günümüzde artık hızlı bir yaşamları olduğu için bütün o rutinleri uyguladıklarını pek sanmıyorum.

Kyoto'daki çay evleri tahmin edeceğiniz üzere epey turistik. Chakai tarzı yani sadece çay ve tatlı ikramı ile sınırlı. Bu ilginç deneyimi yaşamak isteyenler en azından bir kere otantik bir çay evini ziyaret edebilir. Yalnız bu seremonide içilen çay farklı bir çay, üstelik ılık olarak içiliyor, siz ilk yudumu alana kadar bir sürü prosedür uygulanıyor, özel bir aletle çayın karıştırılması ve diğerleri. Çayın yanına eşlik eden tatlı ise daha çok badem ezmesi kıvamında olan hindistan cevizli ya da kestane şekerli tek lokmalık bir tatlı oluyor. 


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
çay seremonisi başlıyor.
Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com
biri hazırlıyor, diğeri misafirlere dağıtıyor.
Bir hikaye anlattılar,  böyle bir şeyi bu kadar önemseyip, hala seneler sonra yabancılara anlatmaları doğrusu ilginç. Çok seneler önce, 1986 sanırım, Prenses Diana Kyoto'yu ziyaret etmiş, elbette ona da aynı seremoni ile çay ikram edilmiş, ancak diyorlar ki yüzünü buruşturmuş bir yudum aldığında ve fincanındaki çayı bitirmemiş. Japon halkı belli ki buna biraz alınmış. Tabi bunu duyduğumda bir yorum yapmadım ama bir uyarı olarak alıp ben fincanımı bitirmeye çalıştım.


Deniz ile Devri Alem denizmontreal.blogspot.com

Kyoto'da geleneklerine bağlı asil bir kentin tüm güzellikleri var. "İşte şimdi Japonya'ya geldiğimi anladım" dedirtti bana.  Eğer soracak olursanız, bu seyahatimde en mutlu anılarım Kyoto'da yaşadıklarım. 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder