Dünyamızı keşfetmeye hazır mısınız? dağlar, ovalar, göller... ülkeler, şehirler, kasabalar... değişik kültürler...
Hepsi bizi bekliyor...

12 May 2013

ARÇELİK GASTRO İSTANBUL: 3.GÜNÜN ARDINDAN...

"Arçelik Gastro İstanbul" festivalinin bugün 3.günü...Öğle üzeri başlayan muhteşem bir boğaz turundan sonra tekneden iner inmez festival için yola koyuldum. Cumartesi gününün malum trafiği ve İnönü stadında son maçın oynanacak olması sebebiyle Küçükçiftlik Parkına giden yol tamamıyla tıkanmıştı.   "Yeni Anadolu Mutfağı"  konuşması başlamıştı ben salona girdiğimde,  arkada ayakta dinleyenlerin arasına katıldım, Mehmet Gürs'ün kendini dinlettiren konuşması ve konuya hakimiyeti benim için güzel bir deneyim oldu.  




"Yeni Anadolu Mutfağı" dikkatle izlenmesi gereken bir proje....
Gürs'ün  "Yeni Anadolu Mutfağı" projesini desteklememek imkansız, senelerce Fransız ve  İtalyan mutfağından gelen tarifleri hemen hemen "olduğu" gibi uygulayan restoranlar artık çok tekdüze olmaya başlamıştı.  Son zamanlarda benim de dikkatimi çeken,  pek çok şefin Anadolu'nun lezzetlerini, kendine has otlarını, yerel ürünlerini, malzemelerini kullanmaya daha çok istekli olması...  Gürs, konuşması sırasında lokanta gruplarının yükselen Anadolu mutfağına kayıtsız kalmadığını, yeni denemeler yaptığını, bu konsept içinde hizmet verecek lokantalar açma hazırlığında olduklarını söyledi. 

Önemli fikirler ve bilgiler  içeren bu konuşmadan bazı alıntılar vermek istiyorum.

"... artık başkasının yarattığı değil de bizim olana yönelmeliyiz. Hamsi, bulgur, tarhana'yı gururla pişirmeliyiz. Ben öyle yapıyorum. Nohutla tavuk yapıyoruz. incik'le ilgili yeni denemeler yapıyoruz. Kuzey Ege'nin 20 küsur otuyla neler yapabiliriz? bunları düşünüyoruz..." 

"... yeni Anadolu mutfağı'nın isim hakkını ben aldım. Söz veriyorum zamanı geldiğinde bir vakfa ya da değer verdiğim bir organizasyona devredeceğim..." 

Salonda daha çok konunun profesyonelleri bulunuyordu. Yarın da kendisinin moderatörlüğünde yapılacak olan "Demo 2023: Cumhuriyet'in 100. yılında Türk Mutfağını temsil edecek Y jenerasyonu" konulu etkinlik 14:55 - 16:35 saatleri arasında Üryan Doğmuş, Cihan Kıpçak ve Emre Şen'in katılımıyla gerçekleşecek, bizim gibi amatörleri aşar derim ama orada olmak isterdim yine de....

Şefler ve mutfaklardan  bahsetmişken, "Arçelik Gastro İstanbul"da ziyaret ettiğim standlardan İstanbul Aydın Üniversitesi'nin   "profesyonel Aşcılık Sertifika Programı" hakkında bir kaç bilgi vermek gerekiyor.  Sheraton İstanbul  tarafından desteklenen ve "yaşayarak öğrenim" modeli ile "gerçek" mutfaklarda profesyonel eğitimin kesintisiz olarak verilmesini amaçlayan bu programda yeni dönem  Eylül- Ekim 2013' akademik yılında başlayacakmış.  


www.tatilvelezzetakademisi.com  
Lise mezunu ve 22- 50 yaş arasındaki kişiler programa müracaat edebiliyor, program sırasında Sheraton oteli mutfağında uygulamalı eğitimlerini alan öğrenciler için istihdam endişesi de bulunmuyormuş. Son olarak bu bilgileri veren Sn. Sinan bey'e teşekkürler... 

"Arçelik Gastro İstanbul"da  ihracatın arttırılmasını amaçlayan "Kuru meyve, su ürünleri ve zeytin/zeytinyağı tanıtım grupları"nın standları bulunuyordu. Buradaki  görevlilerle bu gün biraz sohbet ettik amaçları ve neler yaptıkları hakkında; Ege İhracatçılar Birliği ve Ekonomi Bakanlığı'na bağlı olarak çalışmalar yapan tanıtım grupları, dünyanın her yerindeki  fuarlara ve benzeri organizasyonlara katılıyorlar. Fon kaynakları da yine Ekonomi Bakanlığından geliyor, bence burada bulunmaları iyi olmuş, varlıklarından bile haberimiz yoktu. 

Özellikle Avrupa seyahatlerimde İspanyol ve Yunan zaytinyağlarının marketlerde, gurme dükkanlarında el üstünde  tutulduğunu görüyorum,  kuru meyvelerde de eskisi gibi sadece Türk kayısısı, Türk kuru üzümü görmüyoruz, İspanya, hatta Güney Amerika'dan gelen ürünler artmaya başladı.  

Kendi üretimimize, kendi ürünümüze hepimiz sahip çıkmalıyız, sadece devletin kurumlarının çabalarıyla olacak bir şey değil,  sanırım "Yeni Anadolu Mutfağı Projesi" buna benzer bir düşünceyle yola çıkıyor.  

Bu gün "Arçelik Ana Mutfak" programını takip edemedim. "İstanbul Aydın Üniversitesi" standından ayrıldıktan sonra oraya yöneldim ama kalabalık içinde kulllanacağı mayanın ölçüsününden bahsettiğini sandığım  şefimizin sesini duymakta zorluk çekince yenilgiyi kabul ettim ve bu günün tatlarını incelemeye başladım. 


Bu günlerde, eskiden menüsüne bulgur, frik, nohut, Ege otları gibi sade ve Anadolu'yu çağrıştıran malzemeleri almayan meşhur mekanlar bile ilginç denemeler yapmaya, "falanca çiftliğinden" getirdikleri  organik malzemeleri kullanarak değişik yemekler yapmaya başladılar, biraz daha sade, daha bizden, daha doğal...  örneğin ilk günün favori tabakları arasında yer verdiğim "bademli frik pilavıyla servis edilen mürdüm erikli kuzu".  

İşte 3. günün favori tabağı Leb-i derya' dan: 


Somon, sebzeli kinoa pilavı eşliğinde. Kinoa bulgur gibi bize ait değil, ama o da doğal bir besin...

Günün en lezzetli tatlısı ise mevimin meyvesı çilek'le süslenmiş waffle : 

Kitchenette - Çilekli waffle - çırpılmış krema
hafif ve çok lezzetliydi...


Festivale katılan mutfak profesyonellerinin,  mekan yöneticilerinin katılım açısından özellikle ilk iki gün için biraz hayal kırıklığına uğradıklarını hissettim diyebilirim, diğer taraftan ziyaretçiler de festivalde  porsiyonlar ve fiyatların uygun şekilde eşleşmediğini "pahalı olduğunu" dile getiriyorlardı.  

"Arçelik Gastro İstanbul" yarın son gününde yoğun bir programla kapanıyor, "Türk kahvesi" konuşmaları, Çocuk Atölye'sinde cupcake süsleme etkinliği",  "Yoğurt" konulu panel gibi. 
Aynı zamanda yarın Anneler Günü... Bu yüzden son gün ben de kendi annemi ziyaret etmek istiyorum, kardeşlerimi ve beni yetiştirmek için büyük fedakarlıklar yapan canım anneciğimin ve bütün annelerin anneler gününü kutluyorum...  

Arçelik'e teşekkürler festivale verdiği büyük destek için... Üç gün boyunca tüm  etkinlikleri takip etme olanağım olmadı, ama olabildiğince havasını solumaya, ondan bir şeyler öğrenmeye çalıştım.

"Gastro  İstanbul",   bazı aksaklıklara ve hedef kitlesine ulaşıp ulaşmadığı konusundaki şüphelerime rağmen İstanbul'un gastronomi  festivali olarak umarım yıllar boyunca devam eder...   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder