Soğuk bir kış günü ve günlerden Pazar... Sokağın girişi yine araba trafiğine kapanmış, şimdi vakit Rue des Martyrs sakinleriyle selamlaşıp çok uzun zamandır burada olan esnafla sohbet vakti; özel bir tanıdığımız olmasa da biz de sıcak bir selamlaşmaya hazırız.
İnsanlar telaşsız bir şekilde bir dükkandan diğerine giriyor. Yaşlı bir adam kızarmış tavuğunu bekliyor kuyruğun sonunda, hazır yemekler ve meze çeşitleri satan dükkan epey kalabalık. Bu arada, hatırlıyorum da eskiden bizde de Pazar günleri tavuk çevirme alıp evde yemek adeti vardı. Bu şekilde anneler de o gün yemek yapma zahmetinden kurtulurdu. Şimdilerde daha çok fast food dükkanları tercih ediliyor. Bir de o zamanlar güzel şarküteriler vardı mahalle aralarında... Hele 70'li yıllarda oturduğumuz Pangaltı'da şarküteri deyince kralını bulurdunuz. Rue des Martyrs bana biraz da eski İstanbul mahallelerini anımsatıyor. Rum pasta fırınlarında sakızlı paskalya çöreğini, şarküteride topik'in hasını, Kurtuluş'taki yaşlı balıkçının kendi yaptığı gerçek lakerdayı yediğimiz yıllardı. Annelerimiz dil haşlama ve beyin salatası yapardı. Evlerde masa örtüsüz sofraya oturulmazdı. Paris'ten aşağı kalmayan bir İstanbul gözümüzün önünden hayal gibi geçti, gitti...
Paris'e dönelim yine, Notre-dame-de Lorette kilisesinden başlayıp yukarı yürüdükçe her adımımızda karşımıza çıkan fırın ve pastanelerden gelen mis gibi kokular bizi kendine çekti. Tabelasında "Artisan Boulanger" yazan fırının vitrini davetkar gözüküyor. Bagetlerden meyveli tartlara iştah açan ne varsa burada, en öndeki küçük elmalı tartları gözüme kestirdim. Bir kaç metre bile gitmeden paketin tamamı bitmişti. Tereyağlı tartın mükemmel şekilde gevrek olduğunu ve üstündeki elmanın iyi pişmiş olmasına rağmen şeklini koruduğunu söylemeye gerek var mı?
Biraz ileride değişik bir dükkan gözümüze çarptı. La Chambre aux Confitures sadece reçel ve benzeri ürünleri satıyor. Çeşit çeşit ilginç meyve kompozisyonları içeren reçeller ve marmelatlar tavana kadar sıralanmış. Tatlı dilli bir genç hanım bize küçük kaşıklar vererek çeşitli lezzetleri tattırdı. Akıcı İngilizcesi bir Paris'li için beklenmeyen bir özellik...
Dükkandan çıkarken elimizde bir frambuaz- gül karışımı marmelat ve oğlumun çok sevdiği bitter çikolata kreması vardı. Fiyatlar doğal olarak market reçellerinden pahalı, orta boy bir kavanoz reçel 7-8 Euro'ya satılıyor.
Bir aşağı bir yukarı dolaşmaktan karnımız acıkınca, oldukça kalabalık olan "La Pain Quotidien" şubesinin kapısında bekleyen topluluğa katıldık. Uzun sürmeden hemen girişteki uzun masada bir yer bulduk. İstanbul'da da şubeleri olan bu sağlıklı ve organik beslenme odaklı mekanın tartine, yani ekmek üstü özel malzemeli sandviçleri çok lezzetli oluyor. Benim tercih ettiğim somon tartine ve oğlumun peynir tabağı restoranın popülerliğini hak ettiğini bir kez daha kanıtladı.
Yemeğimizi bitirir bitirmez, çeşit çeşit peynir kokularının birbirine karıştığı La Souris Gourmande'da alıyoruz soluğu, lezzetli bir peynir olan munster peynirini arıyoruz, evet, burada yok yok, hem onu, hem de dükkanın en çok sattığı mis gibi taze peynirden paketlettirip çıkıyoruz. Paris'in en lezzetli bagetlerini bulacağınız Arnoud Delmontel'in fırını iyice kalabalıklaşmış, tezgahtarlardan biri hemen dükkanın dışında sadece ekmek alacaklar için bekliyor ince uzun, çıtır bagetleriyle birlikte...
Rue des Martyrs sadece midenizi değil, ruhunuzu da besliyor. İkinci el kitapların ve bazı ilginç objelerin satıldığı dükkanın dışındaki kutuları şöyle bir karıştırıyoruz. Oğlum duvarına asmak için değişik bir poster arıyor, bize göre bir şey bulamıyoruz.
Sokağın en kalabalık yerlerinden biri de balıkçı dükkanı; diğerlerine göre sokağın yenisi olan balıkçı belli ki çoktan müdavimlerini edinmiş. Alerjim olmasına rağmen vazgeçmek istemediğim kabuklular Normandiya kıyılarından geliyor. Fileler içinde midyeler, tarak ve istiridye... Siparişler hazırlanırken sadece fotoğraf çekmekle yetiniyoruz.
Alışveriş hızını kesti, mahalleli yavaş yavaş evlerine çekiliyor. Bir saat önce tezgahın başında uzun bir sıra olan şarküteride şimdi bir iki kişi kalmış. Tezgahtar elinde kocaman bir kahve kupası ile gelen geçeni seyrediyor ve epey yorgun gözüküyor. Buradan da bir kaç kavanoz terrine** alıp çıkıyoruz.
Rue des Martyrs kaldırımları boşaldı, dükkanlar da biraz sonra kepenklerini indirecek. O zaman yine de buralarda biraz daha yürümeli, hatta yukarı doğru... Sokağın Clichy Bulvarı'nda kimlik değiştirip herhangi bir sokak gibi devam etmesi şaka gibi, olsun, yukarısı şehrin en eskilerinden Montmartre ve diğerleri... ve zaten orası da bambaşka bir hikaye...
Rue des Martyrs nerede? Paris 9. bölge. En yakın metro istasyonu Notre-Dame-de-Lorette (12.)
Pazar günü dükkanlar genellikle 10:00 - 14:00 açık...
Maison Landemaine 26, Rue des Martyrs Viennoise (Viyana usulü baget) € 1, meyveli tart € 3
Charcuterie - Boucherie 6, Rue des Martyrs tavuk çevirme 10 €/kg, fırın patates 7 €/kg
La Rennaissance Boulanger - Arnaud Delmontel 39, Rue des Martyrs 07:00-20:30 Salı kapalı.
La Chambre aux Confitures 9, Rue des Martyrs Reçel, çikolata kreması, marmelat € 7 - 10
La Souris Gourmande 3, Rue des Martyrs
Poisonnerie- Maison Janois et fils 5, Rue des Martyrs
Le Pain Quotidien 54, Rue des Martyrs 08:00 - 22:00 Organik somon tartine € 13,80
* Rue des Martyrs: anlamı "şehitler sokağı".
**Terrine: Bir çeşit ezme olan terrine'in av etleri ve balık gibi çeşitleri bulunuyor. Terrine de saumon gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder