Dünyamızı keşfetmeye hazır mısınız? dağlar, ovalar, göller... ülkeler, şehirler, kasabalar... değişik kültürler...
Hepsi bizi bekliyor...

15 May 2015

Bavyera Gölleri I. Chiemsee


denizmontreal.blogspot.com

Suyu, denizleri, gölleri, nehirleri seviyorum, nereye gidersem gideyim ister dağların arasında bir şehir olsun, ister denizlerden fersah fersah uzak olsun muhakkak bir su bulurum, minicik cılız bir dere ya da su birikintisinden hallice bir gölcük... belki kenarında oturacağım, ya da taşlı sahilinde çıplak ayak yürüyeceğim, hatta kazlar ve ördeklerle arkadaşlık yapacağım bir yer... Bir gün çöle gidecek olursam vahayı bulmakta zorluk çekmem sanırım. Latife bir yana, bir süredir belli coğrafyalarda sadece gölleri gezmek ve yazmak istiyordum. Son yıllarda İsviçre, Almanya ve İtalya'da küçüklü büyüklü nefis göller gezdim. Bazıları iyi bilinen popüler olanlar... birkaçı nasıl olmuşsa ıssız ve bakir kalmış... ama hepsi de insanın tüm negatif enerjisini alıp götüren güzellikleriyle büyülüyor.

Bu yazı dizisine Bavyera eyaletinin en büyük gölü, benim ilk göz ağrım diyebileceğim Chiemsee gölü ile başlamak istiyorum.

denizmontreal.blogspot.com

Bavyera, yemyeşil ormanları kadar sayıları 150'yi bulan küçüklü büyüklü gölleriyle de Almanya'nın en cazip bölgesi. Sadece doğa mı; kaleler, saraylar, tarihi kasabalar ve köyler Bavyera'yı mükemmel bir gezi rotası haline getiriyor. Karlı dağları hızla yeşillendiği, yelkenlilerin, gezinti teknelerinin yeniden demir aldığı bahar günleri Bavyera göllerinde yapılacak geziler için en ideal zaman...  

denizmontreal.blogspot.com

Bavyera'nın en büyük gölü Chiemsee benim de en sevdiğim göllerden biri... Chiemsee* 70 kilometrekarelik yüz ölçümüyle bölgenin turizm merkezi...  Gölde 3 ada bulunuyor, Herreninsel, Fraueninsel ve Krautinsel... Herreninsel en çok ziyaret edilen ada,  "Herrenchiemsee sarayı" da burada yer alıyor. Fraueninsel adası küçük bir ada ve burada 300 kişi yaşıyor. Adada 8. yüzyılda inşa edilen "Frauenwörth" manastırı, küçük bir mezarlık, az sayıda ev ve pansiyon yer alıyor.  Krautinsel adası ise tamamıyla ıssız bir ada.

Herrenchiemse sarayı, günümüzde hala hakkında kitaplar yazılan, hikayeler anlatılan Bavyera kralı Ludwig II. 'in eseri...   Kralın çocukluğunun geçtiği Schloss Nymphenburg, Füssen'de yer alan görkemli şato Neuschwanstein ve Chiemsee gölündeki Herrenchiemse sarayının Bavyera'nın turizm gelirlerine önemli bir katkıda bulunduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yok.  Sadece Herrenchiemse sarayı yılda 600,000 kişi tarafından ziyaret ediliyor.

Yine bir bahar günü ve hafta başından beri buradayım. Sabahtan beri çiseleyerek yağan yağmur öğle üzeri kesilip yerini pırıl pırıl bir gökyüzüne bırakıyor. Benim de konakladığım Prien kasabasındaki küçük limandan kalkan tekneler gün boyunca hem adalara hem de diğer Chiemsee kasabalarına sefer yapıyor, kış tarifesi biraz kısıtlı, yaz tarifesi 22 Mayıs'ta başlıyor, o zaman her gün gez gezebildiğin kadar...

Prien küçük ama sevimli bir yerleşim... Otel ve pansiyonlar, gezi teknelerinin hareket ettiği büyük iskele, sahil boyunca birbiri ardınca sıralanan küçük iskeleler ve nihayet bir yat kulübü... Otelimizin sahilinde bir çok yelkenlinin bağlı olduğu güzel bir iskele ve ördeklerin dolaştığı yemyeşil çimleriyle bakımlı ve güzel bir rıhtım bulunuyor.

denizmontreal.blogspot.com
Yachthotel Prien - göl kenarı bahçe
Geleneksel tarzda inşa edilmiş olan "Yachthotel Chiemsee"  benim çok hoşuma gitti. Her şeyden önce gölün hemen üstünde yer alan konumu harika, sabahları kuş seslerinden başka hiç bir şey duyulmuyor.

denizmontreal.blogspot.com

denizmontreal.blogspot.com

denizmontreal.blogspot.com
Kahvaltıdan sonra bahçede ve sahilde dolaşmak istedim, karşıma sevimli bir ördek ailesi çıktı, peşlerinden epey bir koşturdum fotoğraflamak için, beş dakikada sahile ulaşıp yavaşça suya daldılar.

Chiemsee, Bavaria
ördek ailesi...  
Almanlar çoğunlukla hafta sonunda göldeki otellere ya da kendi sayfiye evlerine gelip tekneleriyle geziyor, kano, yelken, su kayağı gibi su sporları yapıyorlar. Yabancı olarak  5-6 Amerikalı ve birkaç İtalyan gördük, herhalde yağmurlar hala devam ettiği için turist grupları henüz ortalıkta gözükmüyor. Bu da zaten bir avantaj, daha rahat gezebilmek, bulunduğum bölgenin yerli halkıyla kaynaşabilmek için seyahat planlarımda kalabalık yaz aylarından uzak durmaya çalışıyorum, Almanya için en güzel zaman Mayıs ve Haziran... Eylül'de  hafif serin havası ile güzel.

Chiemsee aslında konaklama yapmadan günübirlik gezilebileceği gibi bir ya da iki gece konaklayarak yarım günlük bir Herrenchiemsee sarayı gezisi de dahil edilebilir. Sadece burada konaklayarak layıkıyla gezmek için ise (tekne gezisi ve ada/saray ziyareti dahil) en az 2 gün gerekli.

denizmontreal.blogspot.com
Yachthotel Chiemsee  
Chiemsee'deki otelimi tesadüfen seçtim, ama son derece memnun kaldım. Daha hesaplı seçenekler de mevcut;  özellikle Prien'de pansiyonlarda  keyifle konaklanabilir. Ama biraz stil sahibi, manzaralı, hemen gölün kenarında bir yerde konaklamak isterseniz "Yachthotel Prien" ve "Hotel Luitpold" tavsiye edilebilir.

Prien kasabası adeta gölün merkezi. Yat kulübünden otellere, halka açık yüzme havuzundan okullara eksiği yok fazlası var. Sahil boyunca yelkenlilerin bağlı olduğu iskeleriyle güzel sayfiye evleri dikkatimi çekiyor.

denizmontreal.blogspot.com
Chiemsee su sporları ve yelken için ideal bir göl...
Gölün üstünde ciddi bir trafik var, tekneler, yelkenler, kanolar ve sandallar... özellikle hafta sonunda yediden yetmişe herkes  gölün keyfini çıkarıyor, vaktim olsa burada yelken dersi almayı da çok isterdim. Almanlar için spor zaten çok önemli, Chiemsee'de gölün üstünde olmayan kim varsa bisiklete biniyor ya da tenis oynuyor. Hava temiz, etraf yemyeşil, evlerin önünde tavşanlar, sahilde ördekler, muhteşem bir güneş batıyor, duyulan en yüksek ses kuşların bir ağızdan sabahları var gücüyle cıvıldaması... Tabi gezmeye gelenler de buradaki yaşantıya çok saygılı, hız limitleri özellikle düşük tutulmuş. Münih'e yakın ne de olsa; hafta sonları günübirlik gelenler olduğu için cumartesi pazar biraz kalabalık oluyor, trafik sıkışıyor bazı noktalarda ama tabi bizdeki trafikle mukayese bile edilemez.

Hotel Luitpold, Prien  
Muhteşem göl manzarasında yürüyüşler, uzun kahvaltılar ve otelin barbekü akşamları beni uzun süre idare edebilir, ama Chiemsee tarihten ilginç sayfalar ile dolu bir göl, buraya kadar gelip Herreninsel adasını ve "Schloss Herrenchiemsee Palace" Herrenchiemsee Sarayı'nı gezmeden dönmezdim elbette...

Otel resepsiyonu adaya gitmek için biran önce Prien merkezdeki iskelede bilet almamız gerektiğini söylemişti. Otelimizden arabayla neredeyse 5 dakika mesafede bulunan büyük gezi teknelerinin iskelesinde biriken kalabalığı görünce biraz şaşırdık. Neyse ki daha vakit varmış.  Nasıl bir yere gittiğimizi bilemediğimiz için büfeden içecek bir şeyler tedarikledik. Bizim ve bir kaç Japon turistin dışındaki yolcular oldukça şık ve abartılı giyinmişlerdi. Meğerse adada yapılacak olan bir düğüne gidiyorlarmış, gelinle damadı görünce her şey netlik kazandı. Bir de üç kişilik bir müzik grubu var onlarla birlikte, bir çeşit bando sanırım.

denizmontrel.blogspot.com
ada yolcusu kalmasın:) 
denizmontreal.blogspot.com
Bavyera düğününde elbette müzik de olacak:) 
Bizi adaya götürecek olan sevimli göl gemisi en fazla 100 kişi alıyor, iki katlı geminin en üstünde rahat rahat fotoğraf çekebileceğim üstü açık bir bölüm var. Adaya 20 dakikada ulaşılıyormuş. Sanırım o ana kadar gölün büyüklüğünü tam olarak algılayamamışım. Karadan ayrılırken sanki denize açılıyormuşuz gibi hissettim, daha ilk dakikalarda çok güzel manzaralar çıktı karşımıza, yelkenliler, kanolar, sürat tekneleri... gölü çevreleyen sazlıklar... daha geride kalan dağların az da olsa karlı tepeleri...

denizmontreal.blogspot.com
Chiemsee gölü sazlıklarla dolu, burada yaşayan ördekler sık sık
karşımıza çıkıyor! 
Buharlı tekneler çok sevimli. Üst katta oturup etrafı seyretmek gerek, hızlı hareket eden en güzel yeri kapıyor, sazlıklar ve koylar arasından geçerek dağların karlı zirvelerini seyrederek ada iskelesine yanaştık.

denizmontreal.blogspot.com


Adanın sazlıklarla çevrili kıyılarında pek çok farklı kuş türü bulunuyor, büyük iskelenin hemen yanı başında zümrüt renkli ördekler dikkatimi çekti. Burada biraz daha fotoğraf çekip bizi saraya götürecek olan atlı arabaların durağına yürüdüm.

denizmontreal.blogspot.com

Nostaljik bir atlı araba gezintisini kaçırmak istememem. Ziyaretçilerin çoğu yürümeyi tercih ediyor, çocuklu aileler de arabayı...

denizmontreal.blogspot.com

denizmontreal.blogspot.com


Yemyeşil sık ağaçlı yoldan geçerek Herrenchiemse sarayının büyük görkemli bahçesine ulaştık. Daha ilk bakışta bakımlı bahçenin fıskiyeli heykelleri saray hakkında ip uçları veriyor. "Çılgın kral" lakaplı "Ludwig II. von Bayern" belli ki "Versailles" sarayından ve Fransız kültüründen fazlasıyla etkilenmiş. Neredeyse bire bir kopyalamaya çalışmış Bavyera'nın kasasını boşaltmayı göze alarak, zaten o yüzden de yarım kalmış.

denizmontreal.blogspot.com
Schloss Herrenchiemsee Palace 
denizmontreal.blogspot.com

denizmontreal.blogspot.com
Fortuna fountain heykellerinden... 
Her ne kadar sarayın 1/3'ü tamamlanamamış olsa da rehber eşliğinde gezmek 40 dakika sürüyor. İngilizce, Fransızca ve  İspanyolca rehberlik hizmeti veriliyor. Son derece gösterişli bir şekilde döşenmiş salonlarda dolaştıkça şaşkınlık yaşamamak imkansız. Fotoğraf çekmenin kesinlikle yasak olduğu sarayda görevliler ciddi bir şekilde herkesi adeta gözetliyorlar.

sarayın resmi sitesinden.... (Bavarian palace dept.) 
1878 yılında yapımına başlanan saray için yapılan harcamalar katlanarak arttıkça Bavyera'nın bütçesi ciddi şekilde sarsılmış. Mermer ve bronz, altın ya da kıymetli taşlar, kadife ve ipekli değerli kumaşlar, değerli porselenler, kristaller...   ünlü ressamların yağlı boya tabloları... bunların hepsi Fransız saray ihtişamını Bavyera'ya taşımak için cömertçe kullanılmış. Mimar George Dollman, Kral Ludwig'in talimatıyla, hemen hemen tüm saray odalarını Versailles sarayından adeta kopyalamış. Aslında saray bahçeleri bile Versailles bahçeleri model alınarak yapılmaya başlanmış, ancak 1886'da kralın Starnberger gölünde boğularak ölümüyle onlar da yarım kalmış.

(Sarayın resmi sitesinden... bavarian palace dept.) 
Beni en çok etkileyen bölüm "Hall of Mirrors" yani "Aynalar Salonu" oldu. Versaillles sarayındaki aynı adlı salonun hemen hemen tüm özellikleriyle taklit edildiği  bu salon yaklaşık 100 metre uzunluğunda ve 2,200 şamdan ile aydınlanıyor. Rehberimizin söylediğine göre Versailles sarayındaki salondan görsel olarak daha şatafatlı...

Bavyera kralı Ludwig II. 
Sarayı gezdikten sonra Kral Ludwig'in aile bireylerinin de yer aldığı tablolardan kişisel eşyalarına, ayrıntılı saray çizimlerinden mektuplarına kadar ilginç şeylerin sergilendiği müzeyi gezdim, burası da oldukça aydınlatıcı olmakla birlikte kralın bir dahi mi yoksa bir deli mi olduğuna tam karar veremedim. Tarihe bakarsak, doktorları Ludwig'in ruhsal olarak hasta olduğuna karar vermişler ve Haziran 1886'da Bavyera krallığından ayrılmaya zorlanmış. Kral kısa bir süre sonra Starnberger gölündeki evinde inzivaya çekilmiş. Çok iyi yüzme bilen Ludwig'in gölün sığ sularında hemen kıyının bir kaç metre yakınında boğulması ise hala esrarını koruyor.

Müzeden sonra bahçeye çıkıp havuzları ve heykelleri fotoğraflayıp bir şeyler yemek istedim ama sarayın kafesi çok kalabalıktı. Adaya ilk ulaştığımda yüksekçe bir terasta oturanlar dikkatimi çekmişti, tarihi manastırın yanında bulunan binada meğerse güzel terasıyla kocaman bir restoran "Schlosswirtschaft" bulunuyormuş, biz de burada keyifle öğle yemeğimizi yedik.

denizmontreal.blogspot.com
Adadan Chiemsee gölüne bakış... 
denizmontreal.blogspot.com
"Schlosswirtschaft" restoranda manzaralı öğle yemeği... 
Dönüş için acele etmeye gerek yok, akşama kadar teknelerin bir gelip diğeri gidiyor.  7'den 77'ye çoluk çocuk şamata yaparak bekliyorlar.

denizmontreal.blogspot.com
yelkenler, yemyeşil kıyılar. Chiemsee manzaraları.
Dönüş yolunda yine yelkenlilerle selamlaşma... çok özeniyorum,  küçücük yaşta başlıyorlar bütün sporlara,  Almanya'nın futboldan kayağa her tür spordaki başarısı elbette şans değil.

denizmontreal.blogspot.com
aile boyu yelken... 
denizmontreal.blogspot.com
Prien'e dönüş... 
Teknemiz iskeleye yaklaştığında makinemin hafızasının neredeyse bittiğini gördüm.  İskelede kalabalık azalmamış. Hotel Luitpold'un göl kıyısındaki kafesinde keyif yapanlar dikkatimi çekiyor, biz de birer dondurma yer kalkarız. Ondan sonra günbatımında bir kaç kare daha yakalayabilmek için doğru Prien yat kulübünün sahiline... tavsiye üzerine...

denizmontreal.blogspot.com
muhteşem bir günbatımı... Chiemsee, Prien
Hakikaten geldiğimize değdi ve Chiemsee'nin güzelliklerine yakışır harika bir günbatımını hafızama kazıdım. Gökyüzünde nazlı nazlı gezinen pembe bulutlar ilk önce birer pamuk şekere benziyordu, sonra birleşerek suyun üstünde göle saygı duruşunda bulundular, güneş onları eritti ve hep birlikte suya daldılar...



ÖNEMLİ NOTLAR:
  • Ulaşım: THY ve Pegasus'un Münih Franz Joseph Strauss havaalanına düzenli seferleri bulunuyor. Münih - Chiemsee araba ile 1,5 saat. Münih Hbf - Prien Chiemsee tren ile 1 saat.  Münih'ten sabah ilk sefer 05:30, son sefer ise 23:50. Prien'den ilk sefer 6:06, son sefer 23:51 
  • Göl teknelerinin sefer tarifesi için Chiemsee Schiffahrt, seestrasse, 108  Prien info@chiemsee-schiffahrt.de / www.chiemsee-schiffahrt.de 
  • Yachthotel Prien, Chiemsee Harrasser Strasse 49 Prien  yachthotel.de 
  • Hotel Luitpold, Prien, Chiemsee seestrasse, 110 Prien  info@luitpold-am-see.de
Schloss Herrenchiemsee Palace ( Herrenchiemsee Sarayı)  www.herrenchiemsee.de
Ziyaret saatleri: 1 Nisan - 14 Ekim: 9:00 - 18:00
15 Ekim - 31 Mart : 9:40 - 16:15
24, 25, 31 Aralık ve 1 Ocak kapalı. Sarayda engelliler için asansör bulunuyor.
Rehberli tur zorunlu. Biletler Ludwig II. müzesi ve Augustin manastırını kapsıyor, 14 Mayıs- 27 Eylül 2015 döneminde bilet ücreti € 10. 18 yaş altı öğrenci/çocuk ücretsiz. Bilet satış gişesi sarayın kapanış saatinden 30 dk. önce kapanıyor.

* "Kimze" olarak okunur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder